24 Kasım 2011 Perşembe

Bazen

Bazen işler çığrından çıkar. Olur bazen. Önemsemediğin, yok zaten ben aslında bunun bir parçası bile değilim ki diye kendine yutturmaya çalıştığın şeyin içinde o kadar çok zaman geçirirsin ve onu farkında olmadan öyle bir ciddiye almaya başlarsın ki (çünkü fiziksel olarak onun içindesindir çokluk ) beğen beğenme, kabul et etme, öyle ya da böyle o habitatın organik bir parçası olduğun gerçeği bir gün yüzüne çalınıverir. Ve zaten kolay kandırılan normal zekâlı bir çocuk gibi söylenen her söze de inandığından aldatılmış bulursun kendini.

20 Kasım 2011 Pazar

Diyelim ki bilinçlendik!

Diyelim ki bilinçlendik! Hadi, peki, bu yoga, organik ürünler, kişisel gelişim vesilesiyle olmuş olsun. Diyelim ki duyarlı, hassas mahlûklar haline geldik. Hormonlu ürünleri tüketmiyoruz artık. Bedenimizi keşfettik, onunla birlikte ruhumuzu da. Stresi yendik böylece. Arındık. İyi bir hayat yaşamanın, başarılı olmanın ve benzeri zorlukların on altın kuralını sebatla uyguladık. Evet, başardık. Ve birdenbire biz çok bilinçlendik. Biz bir tek kendi bedenlerimizi, kendi ruhlarımızı, kendi sağlığımızı, evimizi, kendi rahatımızı, kendi gidişatımızı düşünerek epey bilinçlendik. İş bu ya hep birlikte, zamanı geldi ve ansızın biz oluverdik. Mükemmel bir tümevarım gibi yolunda gitti işler. Teoriydi gerçek oldu, masal bu ya!