Fotoğraf: Derya Erkenci
Uykusuzluk gibi, içeriden titrek bir hisle tedirgin eden bir şey yaşamak. Yakınlaştıkça yani kalp şevkle attıkça nasıl da mühimleşiveriyor birden ama en büyük tasviri yapmaya kalkınca ani şeker düşmesi gibi eli ayağı ve hatta nefesi kesiyor, bir nevi ölüm korkusu gibi yoklayıp bilinmezlik ve manasızlık arasında devinen bir fasit fikre saplayıp bırakıyor insanı. Korkutuyor muhakkak. Tüm bilgiler ve sezgiler birbirine dolanıyor. İnsanın aklından neler geçiyor o andan da ufak anda. Şuncacık ömrümüz (nihayetinde ölmek zorunda insan, bitmek zorunda her şey) ama buna nazaran hızla geçen yüzyıllar, dünyanın kor çekirdeği, üzerimizi örten sema, yıldızlar (ki binlerce yıl öncesinden parlıyorlar madem), gezegenler, kâinat, varsa belki zamanın geçişliliği, belki ruhlar ya da kimbilir daha neler neler... Bize başı sonu sonsuz gibi telkin edilen bir alem...
2 yorum:
Bunu çok beğendim.
Teşekkürler. Truman gibi hissedişimin şerefine yazmıştım...
Yorum Gönder