5 Ekim 2012 Cuma

Dünya

Sanki dünya başı ve sonu olmayan bir sanal alem. Küre ya da tepsi, çok da farklı değil, madem ki kâinat bunca büyük... Algının ve hayal gücünün varacağı en devasa şey neyse onun içinde yok denecek kadar küçük bir nokta. O noktadan o devasa boşluğa yuvarlanmak an meselesi. 




Fotoğraf: Derya Erkenci

Uykusuzluk gibi, içeriden titrek bir hisle tedirgin eden bir şey yaşamak. Yakınlaştıkça yani kalp şevkle attıkça nasıl da mühimleşiveriyor birden ama en büyük tasviri yapmaya kalkınca ani şeker düşmesi gibi eli ayağı ve hatta nefesi kesiyor, bir nevi ölüm korkusu gibi yoklayıp bilinmezlik ve manasızlık arasında devinen bir fasit fikre saplayıp bırakıyor insanı. Korkutuyor muhakkak. Tüm bilgiler ve sezgiler birbirine dolanıyor. İnsanın aklından neler geçiyor o andan da ufak anda. Şuncacık ömrümüz (nihayetinde ölmek zorunda insan, bitmek zorunda her şey) ama buna nazaran hızla geçen yüzyıllar, dünyanın kor çekirdeği, üzerimizi örten sema, yıldızlar (ki binlerce yıl öncesinden parlıyorlar madem), gezegenler, kâinat, varsa belki zamanın geçişliliği, belki ruhlar ya da kimbilir daha neler neler... Bize başı sonu sonsuz gibi telkin edilen bir alem...

2 yorum:

ÖmerDiyelim dedi ki...

Bunu çok beğendim.

Dicle dedi ki...

Teşekkürler. Truman gibi hissedişimin şerefine yazmıştım...