13 Ekim 2010 Çarşamba

Fotoğraf çektirmek ve fotoğrafa bakmak üzerine

Fotoğraf çektirmek, aslında yaşanmamış bir anın yaşanmış gibi yapıldığı pozudur artık.

Dikkat edilecek olursa, fotoğraf sanatından, genel olarak fotoğraftan, fotoğrafçılıktan ve fotoğraf çekmekten bahsetmiyorum. Kelimenin sonuna “çektirmek” ekliyorum. Görüntüsü alınanın yani fotoğrafın konusu olan kişinin yaptığı bir nevi talepkâr bir eylem. Fotoğraf çektirmek isteyen kişi için fotoğraf öncelikle bir belgedir. O an kişilerin iyi göründüğüne (özel durumlarda belki de bunun tamamen zıddına) ama muhakkak sonunda görmeyi tasavvur ettikleri hallerine dair birer kanıttırlar. Bu hususta her şeyin kusursuz olması arzulanır. Şu anı geçmiş zamanda bırakacak bir sonraki zaman birimine bir yatırım gibi poz verilir objektife. Daha önceden defalarca denenip iyi sonuç aldıklarına emin oldukları pozları olanlar ve tabii olmayanlar da, kuraldandır, bir an için sanki nefeslerini tutarlar, durur ve bakarlar objektife. Ölümsüzleşir o an onlar için, hem de kendilerini en görmeyi istedikleri (belki olduklarından başka) halleri ile.



Fotoğrafın konusu olan kişilerin tersine, fotoğrafçının daha edilgen olduğu bir başka durum da yoktur belki de. Kişilerden biri birden sürükler herkesi, işte tam da orada, boğaz manzarasının önünde bir fotoğraf daha istenir mesela. Fotoğrafçı deklanşöre basar, ki o sadece fotoğrafa konu olacak kişilerin fantezilerini gerçek kılan bir parmaktır böyle durumlarda.

Başlangıçta aslında yaşanmamış bir anın denmesindeki kasıt, yaşanan anın insanın etinde, kemiğinde ve hatta iliklerinde hissettiği türden bir yaşam deneyimi olmadığındandır. Sanki az sonra fotoğrafı çekilecek olan ya da o anda çekilmekte olan an, yalnızca fotoğraflanmak, saklanmak ve daha da önemlisi daha sonra bakılmak için vardır.

Tamamıyla doğal bir akış değildir görüntülenen, aslında hakikatte olan pek bir şey de olmayabilir ve pekala olabilir de. Ama asıl mesele sanki her şey daha sonra, ve hatta teknolojinin ilerlemesiyle birlikte az sonra bakılmak üzere oradadır; anların yaşanmış gibi yapıldığı ve fotoğrafta görüntülendiği şekliyle belleklere kazınması için.

Aslında bir yaşanmışlık olsa da olmasa da buradaki asıl mesele bakmakla, görmekle ve arzular ile ilgili gibi daha çok. Sonuçta fotoğrafa bakan kişi gerçeği muhakkak ki önce fotoğrafın anlattığı şekliyle algılayacaktır. Sanki her tür fotoğrafın bu eşsiz sırrına ermişçesine poz verilir. Bu arzuların, fantezilerin pozudur artık.

Artık, çünkü endüstrileşme ile birlikte çepeçevre insanı saran görüntüler tüm moral değerleri ve estetik değerleri yeniden yaratıyor.

3 yorum:

Burcu Yıldızer dedi ki...

"Tamamıyla doğal bir akış değildir görüntülenen, aslında hakikatte olan pek bir şey de olmayabilir ve pekala olabilir de." Yazının bütününe onay vermekle birlikte bu cümlede biraz kaldım. Senin kararsızlığın bana da yansıdı. Yani ilk cümlenin devamı gelmeseydi sanki yazının bir ara kapısı, bir başka olasılığa geçişi olmayacakmış gibiydi; "değildir" de bitseydi. Böyle olunca burayı da sormak istiyor okuyucu yazana. Net bir yargı ve sonrasında gelen olasılık durumuna iten görüşü.

Bir de tamamıyla yazıdan ileri gelen kişisel bir merak sorum var. "Fotoğraf çektirmek" eylemi sende biraz olumsuz bir duygu mu uyandırıyor? Yani "yaşan-mış gibi fotoğraflanmasından ziyade yaşadım, yaşandı daha mı senin için kabulü onaylanan?

Son cümleye ise katılmamak elde değil.Sık yazın.:)

Dicle dedi ki...

Bu yazı bir yargı bildirmek ile "düşünmek" arasında bir yerlerde salınıyor. Farkındayım. Dolayısıyla hislerin de doğru.

Ancak, o cümle başta dediğin gibiydi, "pekala olabilir de" kısmını sonradan ekledim çünkü yazarken farkettim ki hakikatte ne olduğundan değil onun daha sonra dönüştürdüğü bir şeyden bahsediyorum. Bu dönüşümü düşünmeye çalışıyorum, ve anlamaya elbette. Yazarken birden ikna oldum, kanlı canlı yaşanan bir anın içinde benzer bir durum oluşabilir ve o andan bir fotoğraf bize yaşanandan çok farklı bir şey anlatabilir.

Soru üzerine bir yazı daha geçti içimden :) Şöyle diyeyim kısaca, bir fotoğrafın objesinin o fotoğrafa yönelik bir fantezi ile (ilk aklıma gelen güzel görünmek) "poz" vermek istemesi ile problemim var, evet. Zaten fotoğrafın tamamına da bakılmaz sonrasında, kişi güzel mi çıkmış ona bakar. Fotoğrafçının kadrajı, kurgusu önemsizdir.

Bu, iki ayrı soruya açılıyor benim kafamda. Biri fotoğraf böyle bir şey midir? Ve fotoğrafçı kimdir, nedir, ne yapar?

Yazıyı yazmama da sebep olan diğer soruysa görüntülerin/imajların insanlara neler ettiği.

Yorum ve soru için çok teşekkürler :)

Adsız dedi ki...

Keşfetmenin peşini bırakmamalıyız
Ki tüm bu keşiflerimizin sonunda
Başladığımız yere varmış
Ve o yeri ilk defa anlamış olacağız.

T.S. Eliott


ben hep kendime çıkan bir yokuştum'a ithafen